KISA KISA

1- UNUTKANLIK

Unutmak istiyordum; seni, kendimi her şeyi unutmak. Fakat ne mümkün… Ne zaman kalabalığa karışsam gözler önünde kaldığım ve fakat göze görünmeden unutulduğum için hınca hınç dolu bir kahvehane bulup tam ortadaki masaya oturdum. İçtiğim her çay en demlisinden bir hatırayı buharlaştırdı. Bilmem kaçıncı bardaktan sonra kuş gibi hafifleyerek çıktım kahveden.

“Oh be!” diyerek bir iki adım atmıştım ki soluk soluğa peşimden gelen garson omzuma vurup yüzü tanınmayacak hâle gelmiş birinin ellerini ellerime tutuşturdu. Bu arada gülerek söyleniyordu:

– Beyefendi, kendinizi unutmuşsunuz!

 

2- TALİHSİZ

Ne kadar iyimser olursam olayım, aksilikler üst üste geliyor. Hayata dair yaptığım hesapların hiçbiri tutmuyor. Tabii ki sonuç hüsran var mutsuzluk. Ama direniyorum. Yılıp yorulmadan yeniden başlıyorum mutluluğu aramaya, her seferinde yeniden. Ne yaparsam yapayım, olmuyor. Her gün aynı yerden başlamak berbat bir durum.

Elim ayağım titriyor, gözlerim karardı yine. Cinnet geçiriyorum galiba; yakmak istiyorum dünyayı. Ben onu önemsedikçe hayat beni umursamıyor ve cayır cayır yakmak istiyorum dünyayı. O da ne; bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyor.

 

İYİLİK

İyiliğin bedeli olur mu? Olur elbette, değilse bir anlamı kalır mıydı?  Öfkelenmeyeceksin, kızmayacaksın, fedakârlık yapacaksın, dünyanın olur olmaz pisliklerine katlanacaksın, almamak üzere vereceksin…  Herkes çoğu için koşarken sen azı ile yetinmeyi bileceksin. Yeri gelecek görmeyecek, yeri gelecek duymayacaksın. Kadir kıymet bilmez insanların gadrine uğrayacak, çektiğin bütün sıkıntılara rağmen geri bir adım bile atmayacaksın.  Bütün bunları yaparken tevazuu zırhına bürünüp sessizliğe gömülecek, ben demekten kaçınacaksın…

İyi bir adam mıyım? İyiyim elbette, düşünüyorum, bütün bunları düşünüyorum.

E, e! Bu devirde düşünmek kolay mı?

 

VİRANE

Karanlık odalarım soğuk olurdu, uzun kış gecelerinde. Ne var ki o, adımını içeri attı mı bir ateş sarardı her yanımı. Nefesini duyardım sıcacık. İnanmazsınız çocuklar gibi sevinirdim onu görünce. Hele bir de keyfi yerindeyse, şöyle koyu bir sohbete girmişse yarenleriyle işte o zaman değmeyin keyfime. Taşlığıma bakmadan yumuşayıverirdim.

Öyle çok sevdim ki onu viraneye döndüm.

 

KARANLIK

Sular kızarmaya yüz tutmuş. Havada bir kurşun ağırlığı… Sen ağlıyorsun, gönlün olmadık ağırlıkların cenderesinde. Ben şaşkınım, bütün sözcükler suçlu, bütün sözcükler sessizliğe mahkûm… Oysa bir gülebilsen, ah bir gülebilsen kelebekler saracak yeri göğü ve ben tomurcuğa duracağım yediveren güller gibi.

Şehrin ışıkları sönüyor yoksa kapadın mı gözlerini? Sen susunca ağlıyor bütün çocuklar beşiklerinde. Bırak sesini rüzgârlara. Dağlarda yankılansın ninnilerin, virane bir sokağın sessizliğinde bulayım seni. Hayalin yastığım olsun, gökyüzü yorganım. Derin bir uykuya dalayım. Sen git, ben hayalinle kalayım.

Hayalinden başka neyim var ki!

Liked Liked
No Comments